TRAVMA VE DUYGUSAL
DAYANIKLILIK
Nedir?
Travma Nedir?
Travma, bireyin yaşamını, yaşamsal bütünlüğünü, inanç sistemini tehdit eden, bozan olaylardır. Diğer bir deyişle, olumsuz etkileri olan bir olay ya da durumun bireyin zihinsel, fiziksel, duygusal ve sosyal işleyişini, iyi olma halini altüst etmesidir.
Bireyler travmatik olayları üç şekilde yaşayabilirler;
1- Olay doğrudan başına gelir.
2- Olaylara tanık olur, olayı yaşayan insanlara yardım eder.
3- Olayın sevdiği bir kişinin başına geldiğini öğrenir.
Travmatik olayların sınıflandırması;
A-) Toplumsal travma: Deprem, savaş vb.
Bireysel travma: Gözaltı, şiddet, tecavüz, ensest, trafik kazası, iş kaybı vb.
B-) Süregelen travmalar: Belirli bir süreye yayılan savaş, ensest, istismar vb.
Kesitsel (anlık) travmalar: Fiziksel şiddet, kazalar vb.
C-) İnsan elinden kasıtlı olarak çıkan: Tecavüz, iç savaş, fiziksel şiddet vb.
Doğal olaylar: Deprem, sel vb.
Teknolojik kazalar: Maden kazaları, trafik kazaları vb.
Travmatik olaylar bu kadar yaygın yaşanıyorken her zaman psikopatoloji olarak karşımıza çıkmaz. Peki ne tür etkenler yaşanan olayın ardından hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır?
- Kişisel Özellikler: Yaş (çocuk ve yaşlılar daha riskli), anne baba ayrılığı, düşük sosyo ekonomik düzey (travmayla karşılaşma ihtimalleri fazla olduğu gibi, destek alma ihtimalleri düşük), düşük eğitim düzeyi, toplumsal cinsiyet rolleri (LGBTİ+ bireyler), çocukluk çağı travmaları, bireyde/ailede psikiyatrik hastalık öyküsü, bazı kişilik özellikleri (özellikle çekingen, kaçıngan kişilikler), genetik etkenler, travma yaşantısı sırasında var olan bedensel rahatsızlıklar, hazırlıksız olma (hazırlıklı olmak dayanıklılığa neden olur), işlevsel olmayan başa çıkma yöntemleri
- Travmaya Ait Etkenler: Travmatik olayın şiddeti (örneğin depremde ölen kişi sayısı), travmatik olayın sıklığı (örneğin devam eden tacizler), travmaya yakın olmak (örneğin depremin merkez üssüne yakın oturmak, tecavüzcünün kişinin yakın çevresinden olması), travmanın insan elinden, kasıtlı çıkmış olması, travmaya verilen öznel yanıt (olay sırasında yaşanan korku, dehşet belirgin şekilde fazlaysa patoloji riski yüksek)
- Çevresel Etkenler: Tıbbi, psikolojik, sosyal yardım servislerine ulaşımın yetersizliği, sosyal kaynakların/desteğin azlığı, az gelişmiş/gelişmekte olan bir ülkede yaşamak, göçmen/mülteci olmak. Travma sonrasında aile, akraba, arkadaş ve toplumdan gelecek destek iyi çalışmazsa kişinin suçluluk, utanç duygusu artar, etiketlenme olasılığı yükselir, dayanıklılığı düşer.
Tüm bu etkenler sonucu yaşanan ruhsal travma, travma sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, majör depresyon, panik atak, cinsel işlev bozuklukları, uyku problemleri vb. çeşitli hastalıklara neden olabilir.
Duygusal Dayanıklılık Nedir?
Bireyin travmatik bir deneyime nasıl tepki verdiği kişiseldir. Çok sayıda insan, travmatik yaşantılar karşısında olumlu duygusal deneyimler yaşamaya devam ederek travmatik olaylara oldukça iyi bir şekilde dayanmayı başarırlar. Özellikle travmatik risk faktörlerinin az olması, kişinin daha önce travmatik deneyim yaşamamış olması, güçlü bir destek sisteminin varlığı veya kişinin esnek kişilik yapılanmasının olması, onun psikolojik sağlığının çok olumsuz etkilenmesinin önüne geçebilir.
Bireyin stres faktörleriyle karşılaşmasına ve önemli travmatik sıkıntılar yaşamasına rağmen olumlu fizyolojik ve davranışsal kararlılığı sergilediği bu dinamik süreç duygusal dayanıklılık veya psikolojik sağlamlık olarak tanımlanmaktadır. Bilinen yabancı ismi ile ‘resilience’ aslında Fizik’te “yeniden zıplamak” anlamında kullanılarak maddenin esneme ya da baskı durumundan sonra eski halini alabilmesi ve varlığını sürdürebilmesini temsil etmektedir. Psikoloji alanında da ilk kez 20. yüzyılda travma ile çalışan psikologlar tarafından kullanılarak “bireylerin zorlayıcı zamanlar ve sonrasında eskisi kadar iyi hissetmeye dönebilme yeteneği” olarak tanımlanmıştır. Diğer bir deyişle duygu ve düşüncelerin stres veya sıkıntı karşısında yetkin şekilde işlev görmesi olarak da ele alınabilir.
Duygusal dayanıklılık, insanın hayatta kalma iç güdüsünden doğan bir beceri, dolayısıyla herkeste bulunabilen bir yetkinliktir. Ancak, bazı bireyler bu yetkinliği çoktan keşfetmiş ve geliştirmişken, bazılarında ise daha arka plana itilmiş şekilde durabilmektedir. Her yaşta geliştirilebilir bir değişken olan psikolojik sağlamlık, bireyin zorluklar karşısında mücadele edebilmesine ve bu zorlukları başarılı bir şekilde aşmasına olanak sağlayan stresle başa çıkabilme becerisinin ölçüsüdür.
2022 Kasım ayında Hisar Okullarında düzenlenen “Aile ve Okul Bağlamında Çocuk Hakları ve Sınırlar” konulu panelde konuşmacı olarak yer alan Cinsellik Eğitmeni ve Danışmanı Efsun Sertoğlu’nun “Çocukların Teknoloji Alanında Maruz Kaldığı İçerik ve Uygulamaları Ebeveynlerin Takip Etmesinin Önemi” konulu konuşmasını aşağıdaki video üzerinden izleyebilirsiniz.
Neden Önemlidir?
- Travmatik olaylar çocukların ve gençlerin ev, okul ve sosyal yaşamında işlevselliğinin bozulmasına yol açabilir ve bu alanlarda sorumluluklarını yerine getirmekte güçlük yaşamalarına sebep olabilir. Bu nedenle travmatik sürecin yansımalarının erken tespiti tedavi sürecine olumlu yansıyacaktır.
- Travmatik süreçler sonrasında kişilerde benlik algısı üzerinde çarpık algı ve inanışlar oluşabilir. Bu durum bireyin sonraki davranışlarını da olumsuz etkileyebileceğinden ihtiyaca yönelik verilen desteğin travma sonrası etkileri azaltmak için önemi büyüktür. Dayanıklılık uygulamaları travmanın etkisinin azaltabilir.
- Psikolojik sağlamlıkla ilgili yapılan çalışmalarda, psikolojik sağlamlık düzeyleri yüksek bireylerin, karşılaştıkları yoksulluk, şiddet, hastalık ve daha pek çok stresli yaşam olayıyla, daha başarılı bir biçimde mücadele ettikleri saptanmıştır.
- Psikolojik olarak sağlam bireylerin genel olarak sosyal ve problem çözme becerilerinin daha güçlü olduğu, daha iyimser oldukları ve yaşam amaçlarının farkında oldukları yapılan araştırmalarla desteklenmiştir.
- Benzer olumsuz olayları deneyimlemiş kişilerin psikolojik sağlamlık düzeylerinin geliştirilerek, karşılaştıkları sorunların üstesinden daha rahat gelebilecekleri veya bu durumların yarattığı streslerden en az zararla kurtulabilecekleri çalışmalarla ortaya konmuştur.
- Olumsuz çocukluk deneyimlerine daha fazla maruz kalmanın, kalp hastalığı, kanser ve kronik akciğer hastalığı dahil olmak üzere yetişkinlikte daha olumsuz sağlık sonuçlarına yol açabileceğini gösteren araştırmalarbulunmaktadır.
- Çocukluk çağı travması; depresyon, anksiyete, davranış bozukluğu, TSSB ve DEHB gibi psikolojik sorunlara sebep olabilmektedir.
- Gözden geçirilen 83 çalışma , öğrencilerin bilişsel işlevler (ör. Akıl yürütme, hafıza, dikkat ve dil) ve akademik işlevlerde (yani, notlar ve standartlaştırılmış test puanlarıyla ölçülen) zorlanmalarının travmaya maruz kalma ile bağlantılı olabileceğini göstermektedir.
- Yine de araştırmalar, okula aidiyet duygusu, topluluk geleneklerine katılım ve destekleyici arkadaşlar gibi pozitif çocukluk deneyimlerinin, olumsuz çocukluk deneyimlerinin etkisini iyileştirebileceğini öne sürmektedir.
- Olumsuz çocukluk deneyimlerini önlemek için direnç geliştirmenin yolları önerilmektedir. Örneğin, yeterli bakım almak, sosyal duygusal öğrenme, rehberlik programları ve okul sonrası programlara odaklanmak dayanıklılığı güçlendirmeye katkıda bulunabilir.
- Travma beynin yapısını değiştirebilir, ancak dayanıklılığı geliştirmek beynimizin uyum sağlamasına ve gelişmesine yardımcı
- Sonuç olarak, travma ve dayanıklılık bilgisine sahip okullar ve uygulamalar öğrencilerin psikolojik sağlamlığını artırmada rol oynayabilir.